2012-12-06

Matena'nın "Mahşer Günü" Söylemleri (Üçüncü Bölüm)

Tahmin ettiğiniz gibi, Matena'nın Şeytan'ı, Rahibe'dir!


 Aslında işi sağlama almak isteyen çizer, açık açık belirtmiştir bu görüşünü. Hitler kılığındaki Judas Priest rahibeyi üryan gördüğü anda basar çığlığı "Geri dur, İBLİS!" diye... Sadece manzara karşısında duyduğu korku ve şaşkınlığın yansıması değildir bu  nida! Matena'nın zihnindeki düşünceyi doğrudan okuyucuya projekte ettmekte kullandığı bir mercektir sözkonusu konuşma balonu!

Judas rahibeye "iblis" dedi diye "öyküdeki Şeytan rahibedir," deyip kestirip atmak olmaz elbette. Bu düşüncemizi destekleyen direkleri çakmak gerek.

Tektanrılı olsun, çok tanrılı olsun hemen her din kötülüğü simgeleyen, bir bakıma ona mazeret  yaratan gücü farklı isimler, farklı güçler ve farklı amaçlarla donanmış gibi gösterse de, özde Şeytan'dan sözetmektedir. Çeşitli kültürlerde ona verilen isimlerin toplam sayısının 1000'den fazla olduğunu öğrenmek şaşırtıcı doğrusu...

Bu isimlerin en bilinenlerinden birine odaklanarak ilerlemeye çalışalım: Baphomet!

Templer Şövalyeleri'nin de tapınmakla itham edildiği bu Şeytan suretinin ilginç bir özelliği var. Çift cinsiyetli olarak resmediliyor Baphomet. Bir hermafrodit!

Tıpkı Matena'nın rahibeyi çıplak tasvirinde tercih ettiği gibi geniş olanaklara sahip bir figür. :)

Matena, Şeytan'ı rahibe kılığında göstermekle okuyucusunu nereye sürüklemeyi umuyor olabilir sizce? İşte burada zurnanın zırt dediği yere geliyoruz galiba. :)

Yoruma yer bırakmayacak şekilde öykünün temel mesajlarından birini rahibenin, dolayısıyla Şeytan'ın konuşma balonuna yerleştirmiş Matena: "Gördüğüm ilk manastıra kapağı attım ben de!"

Açıkça Hristiyanlığın ve klisenin kurduğu düzenin şeytansı olduğunu ima etmektedir. "Şeytan hristiyanlığın içine sızmıştır," demektedir kanımca. Aslında, kastı yalnızca hırıstiyanlık olmayabilir, tüm dinleri ve hatta insanoğlunun tamamanı itham etmektedir Şeytan'a alet olmakla.

Bu fikir üzerinden gidersek, rahibenin başlığının abartılı sivri kenarlarının boynuza benzetilmeye çalışıldığını söylemek de mümkün, girdiği 7 numaralı kabinin hıristiyanlıkta geçen 7 büyük günah olduğunu savlamak da.  Matena'nın bunları okuyucunun çağrışımsal çeşitlemelerine açık bırakmaya çalıştığı simgeler olarak kullandığını varsayabiliriz. Keza, 7. kabine başka anlamlar da yüklemek mümkün.

Tanrı'nın yaratım işlemini 6 günde bitirmesi ve 7. günü dinlenmeye ayırmasını simgeliyordur belki de. "Yaratım sürecinin bitmesinden sonra geçen tüm zaman, milyonlarca yıl, ilahi katta 7. gündür," diyor olabilir Matena. Böylelikle Şeytan'ın insanoğlunu ayartmak için zamanın sonuna, Kıyamet Günü'ne kadar çalışacağını vaadetmesine, görünüşte Tanrı'ya kafa tutmasına bir gönderme yapıyor diye de yorumlayabiliriz, bu kapıyı biraz zorlarsak.

Dylan'ın "The Ballad Of Frankie Lee And Judas Priest" parçasında geçen "24 pencereli ev" de saat olgusu üzerinden zaman'a yapılan bir göndermedir elbette ve Matena da öyküsünde günahkarlık ile özdeşleştirmiştir bu evi. Böylece Matena iki uçtan bağlamaktadır Tanrı'nın dinlenme günü olarak tayin ettiği 7. günün tüm zamanları kapsayan ve Şeytan'ın egemenliğini yaymak için at koşturacağı boş bir arazi olduğu savını. Bir anlamda Elvis binayı terk etti'ye getiriyordur lafı.

On sayfalık bir öykü bu kadar iddialı söylemler içeriyor olabilir mi, diye düşünüyor insan. Ama "bu daha ne ki?" diyeceğim! :)

Öykünün ilerleyen sayfalarını görmezden gelip, konuyu kapatmak başımızın daha az ağrımasına yarayabilir, ama öyle yapmayalım. Başladık, bitirelim ve Matena'nın simgeler ve metaforlarla söylemeye çalıştığı şeyi berraklaştırmayı deneyelim.
 
Bir elinde haç, diğer elinde insanları ürküten saldırgan kurt köpeği (Hitler'in takma ismi olan Wolf'a gönderme olduğunu açıklamıştık dana önce) ve belden aşağısı çıplak Neonazi'ye bakalım:  Ortada olan mal-mülk, Neonazi'nin rahibe ile olan görsel çağrışımını oluşturuyor elbette. Haç dini inançları simgelese de, açıkladığımız üzere kilisenin Şeytan'a alet edildiği fikrinden yola çıkarak, zaten tip olarak da kötücül bir karakter olan Neonazi'nin kimin hizmetinde olduğunu sorgulamamızı istiyor Matena. Eğer şu ana kadarki okumalarımız doğruysa "Şeytan'a,"  demekten başka çare kalmıyor galiba bize?


Peki Mesih'in, Judas'ın "Şu köpekli adam kim?" sorusuna verdiği yanıtı nasıl yorumlamalıyız?

"Tüm bunları inşa etmek O'nun (Tanrı'nın) 6 gününü almıştı, ama yıkmak için benim sadece bir günüm var. Anlayacağın, her türden yardıma ihtiyaç duyuyorum," diyen Mesih, dolaylı yoldan kabul etmiyor mu, Şeytan ile kendisi, dolayısıyla da Tanrı'nın arasında bir danışıklı dövüş olduğunu?

Matena, Mesih'e "Ben de bu tiplerden nefret ederim, ama bazen çok işe yarıyorlar," dedirterek bu danışıklı dövüşün altını bir kez daha çizmiyor mu? 

Evet evet, Matena'nın emeli ayan beyan oldu artık. :) 

Din kurumunu, onu yaratanı, onun ortaya koyduğu argümanları ve elbette ona inananları; genellersek tüm insanlığı Mahşer Günü'nü hazıramakla ya da küçük çıkarları uğruna, o günün hazırlanışına izleyici kalmakla itham ediyor! Belki de sadece bir itham değildir, kendi sanatının olanakları içinde sunulmuş bir tür isyandır aynı zamanda. Yehova Şahitliği temasını özellikle seçişi de anlam kazanmaktadır bu bağlamda. Bu inançta olanlara göre, insanoğlu günahı Adem'den miras almış ve günah, insanın ölümüyle, kıyametle son bulacaktır ancak.

Haklı mı haksız mı, karar sizin.

Söyleyebileceğimiz tek şey, bunca katmanı üst üste çakıştırmak, her biri yanıltıcı olabilecek onlarca simge ve figüre başvurup, hiçbirinin ilk anda göründüğü gibi olmadığına dair gizli metinler yerleştirerek anlamlı bir bütün meydana getirmek, bunu yaparken de okuyucunun aktif katılımını zorunlu kılmak yabana atılacak bir iş değil. O yüzden, görüşüne katılalım veya karşısında duralım, Dick Matena ve Mahşer Günü öyküsü üzerinde durulmaya değerdi!

Elçiye zeval olmaz deyip, ufak ufak aradan çekilelim biz. :) 

İsmini Bob Dylan'ın "The Ballad Of Frankie Lee And Judas Priest" parçasından alan Judas Priest isimli ünlü Heavy Metal grubunun Judas is Rising parçasıyla başbaşa bırakalım sizi, sırf kasvetli havayı dağıtmak için!  :)





Judas Yükseliyor 
(Çeviri www.akormerkezi.com'dan alınmıştır.)

düşen yıldırımlar
bilinmeyen bir yerden geldiler
karanlığı kör edip
fırtınayı yarattılar

cennetlerde savaş var
intikam tekrar alevlendi
işkence ve kasırga
bir böcek sürüsü gibi saldırıyor
alevlerle dövüldü kaosu kadere çevirmek için
acı getiren asla ölmeyecek

Judas yükseliyor

ölümsüz hain
buz gibi soğuk ve şeytanca
esir almıyor
dünyanın karanlık prensi

insanlık titriyor
siz günahkarları köleleştiriyor
merhamet dilenemezsiniz
kurtarılmak için

utancın yükü
kehaneti yineliyor
cehennemden yükselen
her şeyi hor görüyor

Judas yükseliyor

çıraklar gün yüzüne çıktı
ikiyüzlüler ağlıyor
işkencelerden geçmiş çeliğim
Hrıstiyanlığı yayıyor

Judas yükseliyor
Judas yükseliyor 


Not: Bu bölüme de gelmesi muhtemel yorumarı ve diğer iki başlıkta yazdığımız metinleri ve aldığımız yorumları da derleyerek bir info dosyası oluşturacak, Mahşer Günü öyküsünün CBR versiyonu içine ekleyip yayınlaryacağız bir kaç gün içinde.

6 yorum:

  1. “One more cup of coffee 'fore I go”

    Artık ne şarkı ne de ÇR ile ilgili çözümleme ya da eleştirilere girmeyecek olsam da, önce “Baphomet” tespiti dolayısıyla bir tebrik gönderip, ardından süreç hakkında birkaç son söz söylemek isterim. Aman eksik kalmayayım yani :)

    Bakıyorum da, sadece 10 sayfalık bir ÇR üzerine mitolojiden, eşcinselliğe, sembolizmden ikinci dünya savaşına, tarihten dine, Kusto’dan Şarlo’ya ne kadar çok konu hakkında konuşulmuş...

    Bu noktada “Çizgiroman asla sadece ÇR değildir” desek haksız sayılmayız herhalde. En azından bu eser için :)

    “Seanslar” sırasında kendi adıma epey bir kazanım elde ettiğimi söylemek isterim. Zaten mühim olan sonunda daha haklı çıkmak değil, bu kazanımları elde etmek ve egoizmin asgariye indirgendiği keyifli bir sohbet ortamını yaşamak/yaşatmaktı benim için.

    Bu arada aynı konuyu yorumlamaya çalışan başka “deliler”de varmıymış diye İngilizce dilinde bir internet araştırması yaptım. Sadece bir yazıya denk geldim. Yazının sahibi Gene Philips olarak gözüküyor. Genel bir bakışla kaleme alınmış ve ayrıntılara girmiyor. Fakat tespitlerinden birinin değerli olduğunu düşünüyorum ve burada oluşan "compendium"da yer alması gerektiği fikrinde olduğum için buraya alıyorum. Bakış açısını gayet mantıklı bulduğumu ve aslında bu son yorumu biraz da bu görüşün dışarıda kalmasını istemediğim için yazdığımı da belirteyim.

    The Christian religion’s emphasis upon sorting out “the good from the bad” in preparation for the Day of Judgment is conflated with the Nazi policy of sorting out the various undesirables that supposedly polluted German purity. Gene Philips.

    Yani Türkçe’si: Matena, insanları kendine göre (ırk-fiziksel yeterlilik) sınıflandırıp buna göre haklarında hayati kararlar veren Nazi zihniyetiyle, yine insanları kendi kriterlerine göre sınıflandırıp ödüllendiren ya da cezalandıran dini sistem arasında metodolojik olarak bir fark olmadığını, sadece kriterlerin ve oyuncuların değiştiği görüşünü resmetmek istemiş olabilir. Şahsen benim oyum tek cümlelik gayet anlaşılır ve iyi bir özet olduğunu düşündüğüm, Gene Philips’in bu final yorumuna gidiyor. Ama düşünce olarak tartışmaya açık tabii.

    Biliyorsunuz Oskar törenlerinde konuşmacılar lafı uzatınca yavaş yavaş arkadan bir müzik yükselmeye başlar. Judas Priest’in fondaki melodisi de benim sahneyi terk etme vaktimin geldiğini haber verir gibi sanki...

    Görüşmek üzere
    Peyami K.

    Dip not: Serdar bey’e de (Serdary67) ilgisi ve nezaketi için teşekkür ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Matena'nın çalışmasını ele alırken simge yoğunluğua odaklanıp kendince önemli bir sırrı ezoterik yöntemle aktarmaya çalıştığnı düşünmüştüm. Bu bakış sonucu, verilmek istenen mesajların katmanlar halinde yer aldığına ve asıl vurgunun en derinde ve en gizlenmiş olana yapıldığına, oraya da ancak sembolleri çözdükçe uulaşılabileceğine kanaat getirdim. Çözümleme yönümü de bu farkındalık veya başka bir deyişle "işgüzarlık" belirledi.

      Elbette Gene Philips'in özetlediği söylem çıkartılabilir bu öyküden. Ancak bu söylemi hiç bir simgeyi çözümlemeye gereksinim duymadan da aşağı yukarı görebiliriz. O yüzden eksik olduğunu düşünüyorum. Kanımca Philips "görünen" üzerine odaklanıp ne ve neden sorularına yanıt aramadan sonuca ulaşmış. Materyalist bir yaklaşımla elle tutulur olanı çıkarsamış. Oysa Bob Dylan'ın The ballad of Frankie Lee and Judas Priest sözlerinin öykünün altyapısını oluşturduğunu fark etmiş olsa, bu altyapının dinsel bir tema içerdiğine odaklanır, şarlo'nun ateist bir figür olarak orada bulunduğunu görür, bu yoldan ilerler, rahibe ile baphomet eşitliğini kurar, bizim yaptığmız gibi görsel çağrışım üzerinden neonazi'ye ulaşır, Matena'nın kurguladığı katmanlar arasında seyahat eder ve belki mesajın asıl ağırlık noktasının da din olduğunu düşünürdü sanırım.

      sonuçta, daha önce konuştuğumuz gibi, muhatabının yeniden yaratmasına yatkın bir çalışma Matena'nın Mahşer Günü. Biz de böyle oluşturduk karelerin anlamını. Fena da olmadı hani. :)

      Katılan herkese çok çok teşekkür ediyorum..

      Sil
  2. sayın peyami k. kardeşim yorumlarınız ve yorumlarımız hep dostluk ve kardeşlik için olduktan sonra neden ilgi duymayalım hep söyledim küçüklüğümde beni etkileyen çrler hep dürüst dostunu ve çevresini koruyan kahramanlardı.O çrlerin amacı bir mesaj vermek insanlığa insan olursan zaten kahramansın ama işte sorun nasıl insan olunacağında bunun cevabını da çrler veriyor.Adam gibi adam ol eğrilme bükülme yalansız dolansız mert ol dün bir şey bugün farklı birşey söyleme işte çrlerin bu amacına bu blogda bir kez daha şahit oldum.Aslında bu kritikler tüm çrler için yapılsa işte o zaman o çizgiler layık oldukları değeri kazanacaklar yoksa indir arşivle yada çok endr alayım bir yere koyayım değil amaç anlamak anlatmak bildiğini paylaşmak.Sokttates'in bir sözü vardır.Der ki
    ''Bir şey bilirim oda hiçbir şey bilmediğimi''
    Hergün daha da çok şey bilmek ve bu topraklarda tekrar insanlığın dirildiği güzel günler umudu ile nazik selamınıza elamla cevap veriyorum.Aziz peyami k. kardeşim.
    serdary67

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "kahraman" temalı çizgiromanlardan ne gibi bir ders alabilir ki insan, "iyi adam" olmaktan başka? Toplamayı bırakıp okumaya geçenler, ya da iki eylemi paralel yürütmeyi becerebilenler artsın, dileğimiz bu. Böylece o çizgiromanlardaki kahramanın erdemine daha yaraşır davrananların sayısında da bir artış görülür belki. O da olur ilerde, insanlık nasıl toplayıcılıkla başlayıp avcılığa, sonra tarıma yöneldi ve sonunda sanayi toplumu olmayı başardıysa çizgiroman alemimizde de bu süreç yaşanır nasılsa. Yeter ki regresyon durumları olmasın... Her seferinde baştan başlamayı kim ister? :)

      Sil
  3. İnsan sürekli kendi kâbusunda yaşar ve sonunda hep kendi kıyametini yaratır.

    Buna bir kısırdöngü olarak bakabiliriz veya 'doğanın diyalektiği', toplumsal dönüşümün zorunluluğu olarak yaşanan yıkım ve yeniden yaradılış olarak kaba materyalist ve hattâ sosyal darwinist bir gözle de görebiliriz. Kimisi ilâhî hesaplaşma diye ısrar edebilir. Hepsinin nihayetinde, Peyami beyin Gene Phillips'den yaptığı aktarmada herkes mutabık da kalabilir, mr.yer6 da bu çalışmasıyla benzer bir noktaya getirmişti konuyu zaten; "aslında yok birbirlerinden farkları"... ki ben de katılırım.

    Ama...

    Son sayfaya geldiğimizde benim gördüğüm şeyi, Phillips de görmüş ve daha baştan güzel söylemiş; Basit düzeyde ifade etmek gerekirse, “Kill That Nazi One More Time”.

    İşte Yargı Günü!


    Peki bu, bizi o kâbustan çıkarmaya yeter mi?
    ...Sanmıyorum.


    ---
    Dostum, ellerine sağlık, beynine ferahlık! Bizlere sıkı bir beyin cimlâstiği yaşattın. Katılanlar ve izleyenler, hepimiz değerli şeyler edindik bu sayede. İnsan genellikle baktığını pek görmez, okuduğunun da çoğunu anlar mı bilinmez. Bu tür zeminler oluşturarak o rutini bir şekilde kırmaya her zaman ihtiyaç var.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soğol Stoktan. Ara ara yapmak lazım bu tür işler ama doğrusu gözümde büyüdü, şuncacık hikaye için bile 40 dereden su getirmek... Yine de keyifliydi. Belki ileride daha az uğraştıracak ve belki biraz daha güncel yayınlar üzerine konuşuruz yine..

      Sil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...