2013-10-04

IVAN PIIRE, Vampirin Gözyaşları


IVAN PIIRE
Vampirin Gözyaşları

Yazan : Carlos Trillo
Çizen : Jordi Bernet

Türkçe Uyarlama ve Çizgi-Dizgi: Mr.YER6

İki yıl kadar önce çevirisini hazırladığım ama bir takım nedenlerle çizgidizgisine girişemediğim Ivan Piire, yakın zaman önce tekrar masama geldi. Türkçeye uyarlanması gerekli çizgiromanlar arasında öncelik sıramın üstlerinde neden yer bulduğunu bir kere daha anladım. İlmek ilmek örülmüş bir öykü, sade ama etkili bir kurgu ve elbette Jordi Bernet'in sıcacık çizgileri...

Kurguyu güçlendirmenin yanında değişik duygu durumlarını da aktarmak için özenle tasarlanmış paneller, flashbackleri vurgulamak için kullanılan karaltılmış fon, mekânlar ve zamanlar arasında söz köprüleri kurarak yapılan geçişler, tek bir anlatı kutucuğuna bile yer vermeye gerek bırakmaksızın su gibi akıp giden bir çizgiroman çıkarmıştı.

İlk okumamda inceliğine varamadığım bazı ayrıntılar, Bernet'in diğer ortağı Sanchez Abuli ile Carlos Trillo arasında ister istemez yaptığım kıyaslamada, Ivan Piire'in yazarına hakettiği değeri vermemi engellemişti. Ancak Türkçe uyarlama işine girişince, öykünün çift anlamlı sözcük ve cümlelerle kurulu olduğunu, üstüne üstlük bu çatallı dilin son derece kritik noktalarda "kuş kondurmak" misali kullanıldıklarını görünce fikrim değişti.

Türkçe uyarlama sırasında en zorlayan yerler de bu ikircikli konuşma balonları oldu, doğrusu.

Şimdi, çizgi-dizgisini bu kadar erteleme nedenimin, bu çift anlamları hakkıyla yansıtan bir uyarlama yapıp yapamadığımdan emin olmak için  çeviriyi bir soğuma sürecine bırakmak olduğunu düşünüyorum. İyi ki öyle yapmışım. Son aşamaya geçmeden önce epey bir kalem oynatmak gerekti nüansları yakalayabilmek için.

Le Cri Du Vampir başlığıyla Fransa'da yayımlanmasından sonra, mealen Vampirin Gözyaşları olarak anılan ve temel aldığımız İngilizce çevirisine de The Cry Of The Vampire olarak geçen hikâye ilk olarak 1989'da Splatter Magazine'de (İspanya) Ivan Piire ismiyle tefrika edilmiş. Biz çalışmamızda orijinal ismine sadık kalmayı yeğledik, altbaşlık olarak da Fransızca basısı ve ondan yapılan İngilizce scanlate (*) sürümündeki yakıştırmayı kullandık. Bu tercihimizde özgün isimdeki sözcük oyununun da etkisi var elbette. Ivan Piire!

Öykü içinde sadece bir kere zikredildiği için gözden kaçma ihtimali var, ama çağrışımlara açık zihinlerin fonetiğe dayalı bu sözcük oyununu fark edeceğini ve bu tercihimize hak vereceğini umuyorum.

Son bir not da blogda bu sunum için kullandığımız kapak resmiyle ilgili. Geçen yıllarda, bu tür işleri faaliyet gösterdiğim bir forumda paylaşıyordum ve çoluk var çocuk var, hassas bünyeler var, buluttan nem kapıp Ağustos'ta zatürree olanlar var, netekim varoğlu var düşüncesiyle ne kadar masumane de olsa, çıplaklık içeren resimlere ufak tefek sansürler yaparak sunumlara ekliyordum. Yukarıdaki kapak resmi de o günlerde yaptığım bir düzenleme. Bernet'in affına sığınarak ziyan olmasın dedik. Kızımıza bir gece elbisesi armağan ettiğimizi var sayın! :) Birazdan indireceğiniz CBR dosyasında ise, fon üzerinde görsel açıdan zenginleştirici küçük bir müdahale dışında özgün hali bulunuyor...

Buyurun sıradışı vampir hikâyesine...

(*) Scanlate: Çizgiromanların çevirilmesi ve çizgidizgi işlemleriyle balonlarının doldurulması süreci ticari yayınlarda da sözkonusu olduğu için eloğlunun "Scanlation" diye tabir ettiği bileşik eylemi yaygın olarak kullanılan Çeviri-Balonlama tanımından ayırmak gereği kaygısıyla kullanılmıştır. Bir alt kültür terimi olarak scanslate "Amatör" vurgusu yapar.

Scanlation:
Çizgiromanların tarama yoluyla sayısal ortama aktarılması ve internet üzerinden dağıtılmasının yan etkisi olarak ortaya çıkan; amatörlerce farklı dillere tercüme edilip yeni sayısal sürümlerinin elde edilmesi işlemi. Amatör çeviri-çizgidizgi! 

Bi nevi Hilaliahmer hizmeti... :)


40 yorum:

  1. bir bernt daha tıpkı daha önce yaptığın iki çeviri gibi buda çok güzel olmuş sağol yer.6.
    serdary67

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Serdar. Uzun zamandır sürüncemede bıraktığım bir işti, içimde ukte olarak kalmıştı. Sükür "biraz gazla" tamamına erdi şimdi...

    YanıtlaSil
  3. cemalnacitolga....Çok Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  4. cemalnacitolga...Blogumuzda bu eserin ve blogunuzun bağlantısını verdim. reklam mahiyetinde umarım sorun olmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Müsekkin açık alan. Ne kadar çok çizgiroman severe ulaşabilirsek sevincimiz de o kadar artar. İnceliğin için ayrıca teşekkür ederim...

      Sil
  5. Böylece B. Traven'in aslında kim olduğunu da öğrenmiş olduk, :) Malûm, Segura, Trillo, Abuli Bernet'i uzun süreli besleyen yazarlardı. Bunlardan Trillo daha ziyade erotik işlerde görülüyordu bildiğim (Clara'da olduğu gibi). Burada da bunu hissettirmiş tabi. Zaten Vampirden daha güçlü bir erotik - fantastik tema var mı edebiyat tarihinde ve hattâ sinemada?

    Hikâyenin en keyifli noktası finali elbette, (SPOILER) Birlikte bir meyhaneye gider ve şişelerin dibine vururlar, sabaha kadar ve sonsuza değin her akşam... Akdenizlilik başka şey!

    Eline sağlık Hakan, güzelim uyarlamanla Bernet okumak bir keyifti. Umarım diğer Bernet çalışmalarını da blogda paylaşırsın. Snake'i İngilizce okumuştum ama Hayvan Doğasına sıra gelmemişti. Onu da senin aktarmanla Türkçe okumak çok hoş olur diyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ivan'ın "gençliğinde" büründüğü karakterlerin kimlere atıflar içerdiğini araştırmaya niyetlendiysem de, sonra malumatfuruşluk yapmak olur, diye üzerine eğilmekten vazgeçmiştim. John Hudson'un 1948 yapımı Sierra Madre'nin Hazinesi filminin senaryosunda B.Traven ismini görmek kışkırtmıştı gerçi. :) Düşünsene,siyahi vampiri öldürenin izini sürsek, caz piyanistinin kimliğini araştırsak, gölge çizeri bulmaya çalışsak, Matena için yaptığımız yazı dizisinin bir benzeri eşliğinde sunmak gerekirdi Ivan Piire'i,

      Hayvan Doğası -belki de Canavar'ın Doğası demeliydim isme hala ikircikliyim o konuda, sondaki köpek ikna itmişti ama- :) ve diğer tüm çalışmaları, taramalar dahil bir toparlama evresine almayı planlıyorum zaten nicedir.

      İlgin ve desteğin için çok teşekkürler Süheyl....

      Sil
    2. Traven çok açıktı tabi, zaten gerçek kimliği bugün bile kesin olarak bilinmeyen bir yazar olması, onu hikâyeye çok güzel eklemlendirmiş. Ama diğerleri o kadar kolay değildi, fazla ip ucu olmadığı için belki sadece tahminden öteye gidemezdik.

      Gece 'Sierra Madre'yi de oldukça uzun zaman evvel gördüğümü hatırlayıp, buldum, buluşturdum. Bu akşam seyrederim keyifle. Çok iyi bir filmidi diye hatırlıyorum, iMDB puanı da zaten haşmetli :)...

      Sil
    3. Gölge çizer de kolaydı. Bahsedildiği karenin geri planında Johny Comet ile ilgili bir gönderme var, dikkatini çekmiştir. Frank Frazetta'nın 1950'lerde çizdiği bir ÇR o! Gölge çizer bahane, Trillo, Frazetta'yı işaret etmiş ve onun muhteşem işlerindeki esin kaynağının ne olabileceğine dair bir fikir ileri sürmüş kendince... :)

      Sil
    4. O da güzel bir bağlantı gerçekten, ben arkadaki resimlere iyi bakmamışım. Fakat şimdi tekrar inceleyince Johnny Comet ile beraber, karenin sağındaki resim 'Terry and the Pirates', Milton Caniff. Bu işi biraz karıştırdı. Baktım, Frazetta'dan 20 yaş (bir nesil denebilir) yaşlı Caniff. İki nesile de ardı ardına gölge çizerlik etmiş bu durumda, :) Çok hoş gerçekten. İki çizer de kendi zamanlarına damga vurmuş dehâlar ne de olsa...

      Sil
    5. M. Caniff 1988'de vefat etmiş, İvan'ın yayımı da 1989... Sanırım Terry And The Pirates'in o karede yer almasının nedeni üstada bir selam duruşu...

      Hikayeyi güzelleştiren de bu ayrıntılar aslında, derinlik katıyorlar kesinlikle.

      Bir ayrıntı da Feodalizm Tarihi yazarı olarak gösterilen Pierre Vilar. Hayali bir isim değil bu. İspanya tarihi uzmanı bir Fransız. Anlaşılan Trillo'yu çileden çıkarmış yazdıklarıyla. Ki, kitabın en çarpıcı sözünü onun için kullanmış. "Hayalgücü en güçlü yazarlar tarihçilerdir!" :)

      Sil
    6. Çok açık bir gönderme de o kitap idi. Fazla göze soka soka... Ben de baktım. Vilar, Franco İspanya'sında kitapları yasaklanmış bir Marxist tarihçi imiş. Bu yüzden ben de epey merak ettim doğrusu Trillo'nun derdi ne bu kitapla diye. :)

      Sil
    7. Kimbilir! Olasılıkla Franco rejimini eleştireceğim derken maksadını aşıp Hispanik dünyaya dair Fransız önyargılarını dillendirmiştir diyorum..

      Sil
    8. Kim bilir, olur mu olur. :)

      Sil
  6. Öf, ne hikaye ama… finali de öyküyü taçlandırmış, teşekkürler mr.yer6.

    Ben de Abuli’yi hınzır ve keskin dilli bilirdim ya, halt etmişim. :) Ivan’ın Brezilya anılarını okurken Trillo’ya haksızlık ettiğimi anladım. Bazı diyaloglar var ki, unutulmaz sinema repliklerine nispet yapar cinsten…

    İşe bak, demek ki Ivan ayar vermeseymiş şu an Madam Bovary bir Flaubert klasiği değil, Barbara Cartland liginden bir kitap olacakmış, top direkten dönmüş. :))

    Aslında tüm risklerine karşın şu Ivan Piire ile şöyle oturup sohbetin belini kırmak ve hala hakkında makaleler yazılan köşe yazarını; gerçek yaratıcısı olduğunu söylediği ‘başarılı ÇR’ın, çizim masasının etrafında asılı ‘Terry Pirates’ , ‘Johnny Comet’, ‘Rip Kirby’ ile ilgisi olup olmadığını sorup öğrenmek vardı ya… Ama dediğim gibi son derece riskli, sadece dişlese bi’ derece; adamın ayarı yok. :))

    Büyük ihtimal hiç yayınlanmayacak bir kitaptı, tekrar teşekkürler…

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 89'da yayınlanmış, en son 2002'de basılmış. İngilizce baskısı bile yok, sadece bir scanlation... Ülkemize gelmesi gerçekten de mucize olurdu bu tarihte..

      İlgi ve desteğin için teşekkür ederim Gabby...

      Sil
  7. Cemalnacinin açtığı yoldan ben de geldim.. :) ÇR güzele benziyor. İndirip okuyacam. Ama önce başka bir mevzu açayım..
    Tam da bizim yaptığımız iş tanımlayan "Scanlation" terimini dipnot olarak vermişsiniz..
    Ben, yabancı kelimelere Türkçe karşılık bulma konusunda heves sahibi olduğumdan, bu kelimeye karşılık düşünmeye başladım.
    Bu kelime, "scan" ve "translate" karışımı gibi görünüyor. Öyleyse biz de karıştıralım aynı kelimeleri..
    tarcüme - taviri - taracüme - taraviri -
    ya da balonlama eklersek..
    terlonlama - çevlonlama -

    Daha bir sürü şey üretilebilir...
    ne dersiniz?
    selamlar
    seymin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aynı merak bende de var. :) Hatta yukarıdaki sunuş metnini yazarken scanlate'e "taraçevir" yazmış, sonra "amaan, başına iş alma" diyerek vazgeçmiş, sonra scanlation'u açıklarken "tarcüme gibi bir şey yani" demiş, ardından "icat çıkarma başımıza" diye düşünmüş, üstelik tercüme'nin Türkçe olmadığını hatırlayarak bunların hiç birine yer vermemiştim.

      Fakat üzerinde bir uzlaşma sağlanabilirse, yabancı terim yerine Türkçe karşılığını kullanmayı ben de yeğlerim. Zaten yabancı sözcük akımını kaynakta kurutmak görevi, alanla ilgili insanlara düşüyor aslında. Yani net bir karşılık bulmak başta bizim görevimiz.

      "Taraviri" şirin bir sözcük olmuş, biraz tırıvırı işler çağrışımı yapıyor. :) Çevlonlama da hoş buluş, yine de ben balonlama terimini sevmiyorum. Nihayetinde balonları çizenler çiziyor, bizim işimizse içlerini yazıyla doldurmak. O yüzden de ben "çizgidizgi" diyorum nicedir bu işleme.

      Ama bu tür sözcük önerileri genellikle konuyla ilgili insanların kaleme aldığı metinlerde kullanılır ve okuyanlardan kabul gördükçe yavaş yavaş yerleşir.

      Denemek lazım netekim, insanlara yadırgamamaya başlayıncaya kadar beğendiğimiz bir karşılığın üzerinde ısrar etmek belki de...

      Sil
  8. Ellerine sağlık Mr.Yer6 Müjdesini aldığımdan beri dört gözle beklediğim bir sayı idi...Bernet okumak gerçekten ayrı bir keyif...Umarım yakın zamanda basılı bir şeylerini de okuruz...

    Yalnız tek bir nokta da bir maruzatım olacak...Font seçimin harika olmasına rağmen kullandığın I ve İ harflerinin çizgiroman jargonuna hiç gitmediğini belirtmeden geçemeyeceğim...

    Bundan sonra ki sürprizlerini de sabırsızlıkla bekliyoruz...Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konuşmamız üzerinden bile aylar geçti, tam yatmışım kulağımın üstüne.. Epey geciktirdim, kusura bakma.. Ama ben de senin müjdenin gerçekleşmesini bekliyorum, biliyorsun.. :)

      Standart uygulama cümle başında serifli, cümle içinde serifsiz ı, i kullanımı. Fontumun özelliği mi böyleydi, bilmiyorum şu an, ama zaten ben yazım kontrolünden sonra metnin tamamını majüskül yapıp işin kolayına kaçmışımdır... :)

      Uyarın için teşekkür ederim, hiçbir şeyin göründüğü kadar basit olmadığının, her işin bir inceliği olduğunun, insanların bu işlere kafa yorduğunun bir delili olarak alıyorum bunu...

      Sil
  9. Ben, icat çıkarmayı da, başıma iş almayı da severim. :)
    (Bakınız, amazing yerine hayretengiz)
    "çizgidizgi" güzelmiş. Faklı bir mantıkla üretilmiş hoş bi kelime..
    Benimsenmesi ve anlaması da kolay..
    Telif falan istemeyeceksen kullanabilir miyim :)

    Bir de itirazım var...
    Sen söylüyorsan, ben de anlıyorsam, o kelime Türkçedir. Dolayısıyla "tercüme" Türkçedir.. Hem de çeviriden daha has Türkçedir.
    Çizgidizgi olmayaydı "tarcüme" de ısrar etmeyi düşünüyordum.(hala gönlüm meylediyor)
    Şu da olabilir. Türkçede fiilden isim yapma ekleri 50 nin üzerinde... Yaptığımız işe en uygun bi fiile bu ekleri getirerek yeni kelime türetebiliriz.
    "Dizmek"ten yola çıkarsak " dizinti" olur mesela... Zira; "inti" eki değersizlik ve küçüklük anlamı verir. Tırıvırı işler tanımına da uygun...

    Fikir jimnastiğine devam...
    Daha bir sürü şey bulabiliriz. Ama "çizgidizgi" iyiymiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Dile duyarlık güzel şey.
      Tercüme Türkçe değil, derken, kökünü alıp yapım eklerimizle çoğaltamadığımız bir tür farklı genetiğe sahip sözcük olduğunu düşünerek yola çıkıyorum. "Tercüme etmek" yerine "tercümek" diyebilseydik keşke, ama bu topraklarda yürüyebilmesi için yanına bizden bir koltuk değneği verip "tercüme etmek" demek durumundayız. Yabancı sözleri bu biçimde destekliyor Türkçe. Kendi içinde yaşamasına ancak bu koşulla izin veriyor... O yüzden "yapmak ve etmek" bu kadar sık başvurduğumuz sözcükler. Neyse bunlar "teferruat", uzaklaştırmasın, amaçtan... :) Amaç da ilgi alanımıza giren yabancı üstelik kaynaştırılmış bir sözcüğü dile sızmadan anlayacağımız biçimde Türkçeleştirmek...

      Çizgidizgi'yi balonlama sözcüğü yerine kullanıyorum, scanlation'u ifade için başka ve bu bileşik eylemi daha iyi tanımlayan, aynı zamanda da -dipnotta açıkladığım nedenle- balonlamadan ayıran bir şeye gereksinim var. Elbette hayati bir konu değil ama sorumluluk alanımıza girdiği de kesin. Sorun ise İngilizce'de dahi zorla kaynaştırılmış ve yapay olarak üretilmiş bir terim olması. Kendiliğinden olsaydı, belki biz de kendiliğimizden buluverirdik karşılığını..

      Tarcüme'ye kanımın kaynamamasının nedeni de aynı şekilde yanına bir "etmek" veya "yapmak" fiili gerekecek olması. Yine de blogunda kullanman ve ziyaretçilerin kanıksayıp kanıksamadığına bakman yerinde olur diyorum. "Oturursa" fazla kasmaya da gerek yok, sonuçta bir altkültür terimi olacak, ille de kurallı olması gereğini biraz kıran bir durum bu.. İlla kaynaştırılmış olması da gerekmiyor kanımca. Vaziyeti; amatörlüğü, gönüllülüğü, karşılık beklemen yapılmışlığı ortaya koyan bir çeviri-yayın türü olduğunu ifade etsin yeter.

      Sil
  10. Zor bir ev ödevi vermişsin :)
    Düşünmek lazım üzerinde...
    Önce bu kapsamda, yapılan işleri sınıflandırmak gerek..
    ve her birini tek tek isimlendirmek..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İcat çıkarınca böyle oluyo işte.. :)
      Ben de düşüneceğim, bakarsın yorumları okuyan arkadaşlardan da öneri gelir...

      Sil
    2. Bak başka bir bakış açısından bir karşılık geldi aklıma..
      ArakYayı... :)

      Gönüllülüğü, çeviriyi filan karşılamıyor ama eser sahibinin bakış açısından yaptığımız tam da bu. :)

      Sil
  11. Hiç keyfim yerinde değildi... Bir sürü iş birikmişti ve ben onları toparlamaya uğraşıyordum.
    Son önerini okuyunca ilk başta anlamadım. Jeton düşünce uzun ve içten kahkahalarla bayağı bir zaman güldüm... Sayende yüzüm gülüyor. İyi geldi.. Sağol...

    Not: Bulmaya çalıştığımız kelimede gönüllülüğü karşılamak zor... hem de çok zor... çok uzun bi isim tamlaması olur ancak.. Halbuki tek bir kelime türetmeliyiz bence...

    2.Not: "Yapmak" ile "etmek" in nesi kötü... İlla kelimeyi "mek" le bitirmek zorunda olmadığımızı düşünüyorum. "Etmek" iyidir iyi.. :)
    (yapmakla ilgili farklı düşüncelere sahibim ama onun yeri burası değil)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten en iyisi işi eğlenerek yapmak değil mi? :)
      Kalabalık yapıyor "etmekler, yapmaklar", netekim balonlara sığdırmakta sorun yaşıyoruz, açısından bakalım.. :) Şaka bir yana, gönüllülüğü, hobi veya uğraşı ile karşılayabiliriz. Hobiye takılmazsa ordan bir sürü sözcük bileşkesi çıkabilir. Uğraş üzerinden gitsek de olur, ama korkarım çeviri-çizgidizginin sınırlarını aşan bir sözcük buluruz, UğraşıYayım, UğraşYay filan gibi ... :) Hem "bloglara uğrayın" mesajı da veririz çaktırmadan.. :)

      Sil
  12. evet... yorumları okuyanlardan harika öneriler gelebilir.. mesela; "fashionable late" için kullandığım ibare yorumculardan gelmişti.

    YanıtlaSil
  13. Konu üzerine biraz daha kafa patlatırsam , balataları sıyırıp, herkesin başına dert olan "zek" gibi bi tanımlama yapacam "Boş işler" :)

    Biraz mola... Daha müsait zamanda devam ederim....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Atlı kovalamıyor arkamızdan, keyfe keder bir durum nasıl olsa. Muhabbeti bile güzeldi. En azından Türkçe konusunda bir farkındalık var herkeste. Bu da umut verici...

      Sil
  14. Zaman geçtikçe "Taraviri" iyice içime sinmeye başladı... hem gavurların kullandığı kalıba birebir uygun hem de senin yaptığın tırıvırı göndermesi muhteşem... ne de olsa yaptığımız iş bu tanıma yakın :)

    ama illa gönüllülük kriteri vurgulansın dersen, işimiz zor ve bana ancak "inti" ekiyle türetilecek bir kelime o alt anlamı verir gibi geliyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. E, kullanmaya başlayalım o zaman. Bakarsın tutar, zira gerçekten bileşik kalıba uygun, hem sıcak hem de kendi içinde bir espri barındıran bir sözcük Taraviri...

      İlk fırsatta kullanacağım bunu...

      Sil
  15. Tırıvırının bizim bildiğimizin ve burada dile getirdiğimizin dışında bi anlamı daha varmış... amatör balıkçıların kullandığı trol'un adıymış. deniz dibini küçük çaplı mahvedermiş. buradan hareketle taraviri'nin yayınevlerinin işlerini küçük çaplı baltalaması durumu mevzubahis olabileceğinden, senin farklı bakış açısıyla dile getirdiğin "arakyayı" alt anlamını da karşılamış oluruz. :) :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tamam, ilk işlerde ufak bir açıklama notuyla birlikte kullanmaya başlarız. Diğer yorumnda tartışılması için konu açmaktan söz etmişsin, aslında en doğru yol böyle bir tartışma sonucu karar vermek. Ama korkarım meseleyi çözüme bağlamaktan uzaklaşma olasılığı da ortaya çıkabilir. Malum, bir çok faktör devreye girer, hele ki savı ortaya atanlara karşı alerjik bir reaksiyon gösteriliyorsa.. :) O yüzden biz uygulayalım, gerisi gelirse ne ala.. Tutmazsa da naapalım, en azından "denedik" deriz.

      Sil
  16. cizgigücünde yayınlayacağım yeni taraviriye, açıklayıcı bi yazı ve aramızdaki yazışmaları içeren bi sayfa yerleştirdim.
    senden onay almadan yayınlıyorum kusura bakma. değişiklik istersen derhal
    yerine getiririm.

    (verdiğim linkten yazışmaları okumak için kaç kişi geldi ya da gelen oldu mu?)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Blog açık, konuşmalar açık, ne onaya ne de değişikliğe gerek yok, netekim. :)

      Şimdi baktım bu hafta boyunca ÇizgiGücü üzerinden 25 ziyaretçi gelmiş bloga.. Herhalde verdiğin link ile ilgilidir bu ziyaretler..

      Sil
  17. Sıkça sorulan sorular adı altında bi bölüm açtım ve orada, "siz, kendinizi ne sanıyorsunuz.. sizin üstünüze vazife mi bu işler" sorusuna, senin gıyabında her ikimizin de her halta maydanoz olan, arıza tipler olduğumuzu beyan ettim de... o bakımdan diyorum, değişiklik falan diye...
    Binaenaleyh, düzeltiriz gerekirse...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. :) yok yok, yerindedir. öyle de tanımlanabilir... kendi adıma, bozuk düzende dürüst kalma çabasının "arıza çıkarmak" olduğunu gayet güzel öğrendiğimi söylemeliyim... Sanırım tamirim mümkün değil.. :)

      Sil
  18. Tamir edilmek isteyen kim, zaten?
    :)

    YanıtlaSil

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...